Pek çoğumuzun MasterChef Türkiye programıyla yakından tanıdığı Hazer Amani, hem yaptığı yemeklerle hem de programdaki karizması ve stiliyle kısa sürede herkesin dikkatini çekmeye başladı. Başarıları, eğitimi, karakteri ve mütevazı kişiliğiyle ayakta alkışlanacak ve pek çok kişiye her anlamda ilham olabilecek Şef Amani, itiraf edelim ki bizi de kendine hayran bıraktı. Başarısının ve yeteneğinin tesadüf olmadığını anladığımız Hazer Amani hem aşçılık öyküsünü bizlere anlattı hem de Beyefendiler Kulübü’ne ufak tavsiyelerde bulundu.
Sosyoloji okuyup daha sonra farklı bir yol seçerek aşçılık eğitimi almak için Güney Afrika’yı tercih etmenizdeki sebep neydi?
Aşçılığı seçip gastronomi üzerine bir kariyer yapmak istediğim 98-99 yıllarında, şu anki gibi ülkemizde her tarafta bir sürü okul yoktu. Bu okulların çoğu yurt dışındaydı. O yüzden ben de Le Cordon Bleu’da okumak istedim. O zamanlar Le Cordon Bleu okulları da dünyada orijinali Fransa’da olmak üzere, Amerika, Tayland, Güney Afrika ve birkaç yerde daha vardı. Ben de açıkçası Güney Afrika ve Tayland arasında kararsız kalmıştım. Daha sonra üzerinde biraz araştırma yaptım ve Güney Afrika Cape Town’daki okulun bana daha uygun olacağına karar verdim. Belki 1 senelik sertifika alır, 2 senelik de diploma alırım düşüncesiyle de Cape Town’a gittim. Sonuç olarak ise verdiğim karardan hiç pişman olmadım. Güney Afrika’yı Cape Town’u çok sevdim ve 1-2 sene diye gittiğim yerde hem eğitimlerimi tamamladım hem de 10 yıl kaldım.
Birçok sıra dışı reçeteniz ve hatta bu konuda ödülünüz var. Peki, sizce en yaratıcı reçeteniz hangisi?
Yaptığım tarifleri çok yaratıcı bir reçetesi olsun diye yapmıyorum. Özellikle son zamanlarda bu konuda tarzım da biraz değişti. Şu da var ki hepsi benim çocuklarım olduğu için aralarında bir ayrım yapmam gerçekten zor.
Dünyaca ünlü isimlere yemek hazırlarken kendi sunmak istediklerinizi mi, yoksa onların neler sevdiğini mi dikkate alıyorsunuz?
Aslında onların neler sevdiğini anlayıp, kendi sunmak istediklerimi yemeğin içerisine yediriyorum. Çünkü sadece onların istediği ve tercih ettiği tarzda yemekler yaparsanız, sizi tercih etmeleri için bir özelliğiniz kalmaz. Dolayısıyla onların tercihlerini de tabii ki dikkate alıp mutlaka kendinizden de bir şeyler katmanız gerekiyor. En azından ben böyle düşünüyor ve bu şekilde hareket ediyorum.
Yeni lezzetler yolda
Sokak lezzetleri sunan restoranınız Fireroom menüsüne ekleme planları yaptığınız yeni lezzetler neler ilk kez bizimle duyurmak ister misiniz?
Birkaç tane yeni ürünüm var. Örneğin 2 yeni burgerimiz geliyor. Bu burgerlerden birinin içerisinde burger köftesi var. Diğerinin içerisinde ise uzun süre pişmiş kuzu kullanmak istiyorum. Bunların çalışma ve Ar-Ge’si yapıldı. Biraz daha MasterChef programının çekimlerinin bitmesini bekliyorum. Çünkü menümüze dahil edeceğimiz yeni yemeklerin reçeteleri üzerinde biraz daha çalışıp revize etmem gerekiyor. Bunun yanı sıra, farklı bir yenilik planımız daha var. Biliyorsunuz, ülkemizde 81 ilimiz var ve her ilde farklı köfteler yapılıyor. Ben de her ayın belirli bir günü hangi ilin köftesini ele alacaksam onu biraz daha öne çıkarmak istiyorum. Umarım zaman da izin verirse, 81 ile ait birbirinden farklı köfteleri gerekirse oradan ustalarını da getirtip misafirlerimize tattırmak istiyorum. Benim tüm illerdeki köfteleri denemek gibi bir şansım oldu, herkesin de bu şansı elde etmesini istiyorum. Bir de menümüze yeni reçete olarak kemik suyunda kelle paça çorbası koyacağız.
“Hazerleme” akımının hikayesini bir de sizden dinlesek?
Evet, keyifli ve güzel bir akım oluştu. Ben yumurtanın sarısını hafiften cıvık severim ve fark ettim ki sosyal medyaya eskiden beri hep yumurtanın sarısını patlattığım fotoğraflar koymuşum. Bunun üzerine arkadaşım Mehmet Koryürek (DJ Aksak) bir pazar günü evde yumurta yapıp “Günün Hazerlemesi” diye bir post paylaştı. O paylaşımın üzerine aslında “Hazerleme” lafını ilk kez orada gördüm ve Mehmet’in paylaşımını ben de paylaştım. Sonrasında bir akım haline geldi ve yürüdü gitti. Şimdi dünyanın her yerinden farklı yumurtalarla Hazerleme yapanları görüyorum. Bundan sıkılanlar, “Yeter artık sürekli yumurta mı göreceğiz” diyenler de oldu ancak büyük akımın fanları da oluştu.
“Güzel bir ekip olduk”
MasterChef Türkiye programına dahil olma süreciniz nasıl oldu?
Açıkçası beni TV8 adına Bloom Medya’dan aradılar ve bu projeden bahsettiler. Görüşmeler yaklaşık olarak 2 ay boyunca sürdü ve sonrasında kendimi projenin içerisinde buluverdim. Sonuç olarak güzel bir ekip oldu ve gerek Mehmet Yalçınkaya’nın, gerek Somer Sivrioğlu’nun gerekse benim temsil ettiğim kesimle güzel bir uyum yakaladık.
Mutfakta başarınız kadar stilinizle de konuşuluyorsunuz. Her giydiğiniz tişört sosyal medyada olay oluyor. Favori markalarınız hangileri ve tişört seçimindeki kriterleriniz neler?
Les Benjamins diye bir marka var ve bu markanın sahibi Bünyamin Aydın, bu marka yeni yeni çıkarken restoranıma gelen ve orada tanıştığım bir arkadaşımdı. Sonra bundan 5 yıl önce bir televizyon programında onun tişörtlerini giymeye başlamıştım. Aslında o giydiğim tişörtlerden bir kısmı Les Benjamins markasına, bir kısmı da Jonqual markasına aitti.
Son olarak, sizce bir beyefendinin yapmayı mutlaka bilmesi gereken yemek nedir?
Bence bir beyefendi mutlaka ve mutlaka sabah kahvaltısında güzel bir şeyler sofraya koyabilmeli. Belki ailesi, sevdikleri uyurken güzel bir şeyler hazırlayıp onları güzel kokularla uyandırıp bir pazar kahvaltısı ortaya koyabilmeli.