Sabahları uyanmak, ders çalışırken ayılmak, dostlarla 40 yıllık hatır, kafelerde muhabbet ya da soğuklarda ısınmak için en iyi eşlikçilerden birisidir mis gibi kokusuyla kahve. Bu haberimizde kahvenin tarihini, ne olduğunu, nerelerde yetiştiğini, demleme yöntemlerini, sunuş türlerini ve faydalarını mercek alarak tadına vardığımız bu bitki çekirdeğini takdir ediyoruz.

Dünyayı gezen kahve çekirdeği

Doğrusunu söylemek gerekirse aslında hiç kimse kahvenin nasıl ve ne zaman keşfedildiğini tam olarak bilmiyor. Bu anlamda geçmişe dair bilgilerin daha çok birer efsane olduğu söylenebilir. Bu efsanelerden birisinin temelleri Etiyopya’ya yani Habeşistan’a kadar dayanıyor. Etiyopya platosundaki geçmişi yüzyıllara dayanan kahve ormanlarında keçi çobanı Kaldi’nin bu çekirdeklerin sırrına vardığı söyleniyor. Kahve ağacının meyvelerini yiyen keçilerinin enerjik hale geldiğini ve geceleri uyumadığı fark eden Kaldi, bölgedeki bir Sufi şeyhine konuyu açar. 1400’lerde kahve ağacı meyvelerinden bir içecek yapan şeyh uzun saatler ibadet için uyanık kaldığını fark eder ve keşfini diğerleriyle paylaşır. Burada dilden dile yayılan kahvenin ünü, Arap Yarımadası’na ulaştıktan sonra küresel bir maceraya yol alır.

1500’lerde Araplar kahve çekirdeklerini kavurup çekmeye başladı ve aynı dönemde kahve Türkiye, Mısır ile Kuzey Afrika’da da tanındı. Kahvenin Yemen ve Arabistan’a Afrikalı köleler tarafından getirildiği düşünülüyor. İstanbul’a gelen Venedikli tacirlerin kahveyi Venedik’e getirmesiyle Avrupalılar kahveyle tanıştı. 1600’lerde kahve çekirdekleri Yemen’den Hindistan’a kaçırılırken daha sonra bir Hollandalı ise bir fideyi Yemen’den Hollanda’ya kaçırdı. Kahve burada Hollanda’nın Hindistan, Java, Surinam gibi çeşitli kolonilerine yayıldı. 1700’lerde kahvenin yolculuğu Haiti, Martinik Fransız Guyanası, Reunion Adası, Orta ve Güney Amerika, Karayipler, Jamaika ve Brezilya’da devam etti. 1800’lü yılların sonunda ise kahve fideleri Afrika’daki kolonilere döndü. Kahve günümüzde Asya gibi çeşitli bölgelere de yayılmış durumda.